YAZARLARLA RÖPORTAJ / HAKAN BİROL SORUYOR

KIYMETLİ YAZARLARIMIZ CEVAPLIYOR

www.hakanbirol.com

Merhaba değerli okuyucularımız. Her hafta bir yazarla röportaj köşemizde bu hafta “Müzmin Yara, Roman ve Öykü Okumaları-I, Kurmacanın Gizemli Dünyası ve İleri Yaratıcı Yazarlık” kitaplarıyla tanıdığımız “Dr. Korhan Altunyay” var.

Merhabalar Korhan Bey, öncelikle röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Bize kendiniz ve ilgi alanlarınız hakkında bilgi verir misiniz?

 Ben teşekkür ederim nazik davetiniz için. Son yirmi yedi senem kitaplarla ve edebiyatla geçti. Uzun yıllar öğretmenlik yaptım, sonradan Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nde tam zamanlı öğretim görevlisi olarak çalıştım. Sanat ve edebiyat hayatımın merkezinde, günün büyük bir bölümünde ya okuyorum ya da yazıyorum. Yazdığım metinler bana ait de olabiliyor, gölge yazarlık hizmeti verdiğim danışanlarıma ait de olabiliyor.

İlgi alanımla ilgili bir soruyla karşılaştığımda kitapların ve edebiyatın, hayatımda çok önemli bir yeri olduğunu söylerim. Elbette film seyretmek, hayal dünyamı beslediği, hayatla ilgili bana yeni pencereler açtığı için ilgilendiğim bir diğer sanat dalı. Yazmak için hem sanattan hem de hayattan doğrudan etkiler almak lazım.

Tüm bunların yanı sıra yazarlık eğitimleri veriyorum. Yaratıcı yazarlık eğitimlerinin/atölyelerinin dışında, şairlerin sanatla ve edebiyatla ilgili görüşlerini değerlendirdiğim ve şiirlerini incelediğim şiir atölyelerim de var. Edebiyat dünyasına yeni yüzler kazandırmak için çabalıyorum.

Şu sıralar bir de birkaç yayınevinde tam zamanlı ve yarı zamanlı editörlük de yapıyorum.

“İleri Yaratıcı Yazarlık” kitabınızdan bahsedecek olursak eserinizde okuyucularımızı neler bekliyor?

 Temel yaratıcı yazarlık eğitimi alan yazar adayları, bu eğitimlerde bir öykü kurmak ya da yaratmak için gereken temel bilgileri alıyorlar. Kurgu yapmayı, zamanı ve mekânı olaylarla ve kahramanlarla ilişkili olarak nasıl kullanacaklarını, birtakım anlatım tarzlarını kullanmayı öğreniyorlar. Ancak öykü ya da roman yazmak, kurgu yapmak ve o kurgu doğrultusunda bir olayı anlatmak değildir. Eserin daha doyurucu ve zengin olması için çok farklı tekniklerin de öğrenilmesi lazım. Temel yaratıcı yazarlık derslerime katılan arkadaşlarımız, defaatle öykü ve roman yazarken daha da derinleşmek, bir durumu çok farklı yollarla anlatmak istediklerini belirtmişlerdi. Zaten benim de aklımda böyle bir proje vardı ve ileri yaratıcı yazarlık atölyesi açmadan önce bir müfredat belirleyip yazmaya başladım. Kitap, bu şekilde ortaya çıktı.

İleri Yaratıcı Yazarlık-Kurmacaya Demir Atmak isimli kitabımda bir olayın ya da durumun sunarken kullanabileceğimiz birbirinden farklı pek çok teknik yer alıyor. Bu teknikler, Türk ve dünya edebiyatının saygın romancıları tarafından kullanılan teknikler. Benim 2012 yılında Osmangazi Belediyesi’nin düzenlediği Tanpınar Makale Yarışması’nda birinciliği aldığım kronotop, kitabın ilk konusu. Postmodern romanlarda sıkça kullanılan üst kurmaca ve metinler arası ilişkiler konusunu da farklı türleriyle ve örneklerle veriyorum. Katmanlaşma, roman türleri, teknik buluşlar ve doktora tezimde de işlediğim bir konu olan arketipler kitaptaki diğer konular.

İleri yaratıcı yazarlık atölyesinde öğrencilerime anlattığım bu konular, bir romanı ya da öyküyü sıradan bir olay anlatımı/aktarımı metni olmaktan çıkarıp insan-olay, insan-mekan, insan-zaman ilişkilerini de ortaya koyan canlı bir metin haline getirecektir.

Roman ve hikâye yazmanın en zor kısımlarından biri de olay örgüsünü oluşturabilmektir. Roman ve hikâye yazarlarına önerileriniz neler?

 Olay örgüsü kurgunun temelidir aslında. Kurmaca metni yazmaya başlamadan önce bu metinde hangi olayın anlatılacağı belirlenmelidir. Belki bir cümle bunun için yeterlidir. Bu bir cümleyle ifade ettiğimi olay, aslında daha büyük bir olayı içinde barındırır. Öykü ya da romanın kahramanı, bir yola çıkar ve bu yolda birtakım mücadeleler gerçekleştirerek ilerler. Onu, anlatının sonunda bir akıbet bekler. Olay örgüsü, temelde bütün bunların anlatımı üzerine kurulur aslında. Yazar, neden-sonuç ilişkileriyle birbirine bağladığı olayları birtakım kriz anları ve baht dönüşleriyle çıkmaza sokmalı, kahramanı kendisiyle, toplumuyla ya da baskıcı güçlerle çatıştırarak yolculuğunu anlamlı kılmalıdır. Hepimiz hayatta böyle yaşamaz mıyız? Birtakım çatışmaların sonucunda ortaya çıkan sorunlar vardır ve bunları çözümlemek için bir arayış içerisine gireriz. Olay örgüsünü kurarken ya da çatarken hayatın bireye bakan, bireyi kuşatan bu yönünü dikkate almalıyız.

Yazar adayları, olay örgüsünü kurmadan önce o, olayları minimalize eden tek cümleyi yazmalı ve sonra bu cümleyi, öyküdeki olayları ifade edecek biçimde ve neden-sonuç ilişkisiyle genişletmeliler. Çatışma ve merak unsurlarını da olayların belli bir ritim ve düzen içinde akmasını sağlamak için kullanmalılar. Tabii bir de temel olayları anlamlı kılmak için epizotlar, yani alt olaylar kullanmak gerekir. Bir bakıma cepheyi genişletmektir bu. Olay örgüsünü ikincil olaylarla beslemek, okurun geniş bir perspektifle düşünebilmesini sağlar.

Yazmanın sizdeki tarifi nedir? Bize bunu biraz anlatır mısınız?

 Bugüne kadar yazıyla ya da yazmakla ilgili birbirinden farklı pek çok tarif yapılmış. Yazarken içimdeki enerjiyi boşaltırım asıl itibarıyla. Beni rahatsız eden birtakım düşünceler vardır. Mutsuz olurum bunları düşündükçe. Yazarken arındığımı hisseder, giderek acımasızlaşan dünyada nefes alabileceğim bir ada ararım. Bir bakıma bu dünyaya alternatif olacak bir dünya yaratırım. Yani mim koyarım. Derim ki “Sadece beni yoran, anlamı boşa çıkaran, varlığımı sıkan bu hayattan kurtulmak ve daha anlamlı bir hayat inşa etmek/yaratmak istiyorum.” İşte, bunun için yazarım.

Elbette yazmanın bir de geçimle, hayat şartlarıyla ilgili yanı var ki bu da beni gölge yazarlık yapmaya itti. Hayatımı kazanmak için başkalarının kitaplarını (roman, otobiyografi, hatıra vs.) yazmak durumundayım.

En çok hangi tür kitapları okuyorsunuz ve hangi yazarları takip ediyorsunuz?

 Mesleğim gereği daha çok roman, öykü, şiir ve deneme türünde kitaplar okuyorum. Ancak edebiyat bilimiyle de ilgili olduğum için yazarlarla, türlerle, edebi meselelerle ilgili kitaplar da okuyorum. Şu sıralar okuma listemde bulunan, bir ya da iki kitabını okuduğum ama diğer kitaplarını da okumak istediğim yazarlar var. Oya Baydar bunlardan biri. Nedim Gürsel ve Hasan Ali Toptaş’ın henüz okumadığım kitapları var, bunları da zaman içinde okumayı planlıyorum.

Yazmak başlı başına cesaret isteyen bir iştir. Yazmak isteyen ama nasıl yazmaya başlaması gerektiğini bilmeyenler için önerileriniz var mı?

 Çok doğru, yazmak isteyenlerin Don Kişot gibi yel değirmenleriyle savaşmayı göze alması lazım. Zülfüyâra dokunacak fikirleri, hiç korkmadan ve çekinmeden ifade edebilmeleri gerekir. Bütün bunları göze alanlar, evvela çok okumalı, ardından benim de vermiş olduğu yaratıcı yazarlık atölyelerine katılarak yazma becerilerini geliştirmelidir. Kısacası yazıya, önem verirlerse, yazı da onları boş çevirmez. Günün belli saatlerinde masaya oturup “Bugün, 300 kelime yazacağım.” ya da “Haftada bir öykü yamam gerekir.” diyerek kendilerini koşullandırmaları gerekir.

Değerli Korhan Bey, bize vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz. En kısa zamanda yeni eserlerinizi de okuyabilmek dileğiyle…

Rica ederim, ben teşekkür ederim bana gazetenizde yer verdiğiniz için.

 

Bizde kalın, habersiz kalmayın! BeskazaTV.com