YAZARLARLA RÖPORTAJ / HAKAN BİROL SORUYOR
KIYMETLİ YAZARLARIMIZ CEVAPLIYOR
www.hakanbirol.com
Merhaba değerli okuyucularımız. Her hafta bir yazarla röportaj köşemizde bu hafta “İyi ki… ve Hiç Bu Açıdan Bakmamıştım!” kitaplarıyla tanıdığımız “Betül Taşpatlatan Çağlar” var.
Merhabalar Betül Hanım, öncelikle röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Bize kendiniz ve ilgi alanlarınız hakkında bilgi verir misiniz?
Merhaba. Röportaj teklifiniz için ben teşekkür ederim. 41 yaşındayım. Bursa’da doğdum ve halen Bursa’da yaşıyorum. Evliyim. 11 ve 12 yaşlarında bir erkek ve bir kız çocuğu annesiyim. Üniversite hayatıyla eş zamanlı kendi şirketimizde babamla birlikte iş hayatına atıldım. Halen şirketimizde finans yönetmenliği görevimi aktif olarak sürdürüyorum. Yaşamım boyunca pozitif enerji dolu ve olaylara iyi tarafından bakmayı deneyen bir insan oldum. Bunun dışında yazmayı hep severdim ama bir gün kendi kitaplarımı yazacağımı hiç düşünmezdim. 2015 yılında kapımı çalan davetsiz misafirim meme kanserinin hayatıma girişi ile yaşadığım süreç ilk kitabımı yazmama vesile oldu.
“İyi ki…” kitabınızdan bahsedecek olursak eserinizde okuyucularımızı neler bekliyor?
Bu kitapta önceden de söylediğim gibi davetsiz misafirim meme kanserini nasıl karşıladığım, nasıl ağırladığım ve nasıl uğurladığımı anlattım. Yer yer duygusal, yer yer güldüren ve totalde pozitif hisler bırakacak bir kitap oldu. Çünkü bu süreç benim hayatımı çok olumlu yönde etkiledi ve beni öyle güzel dönüştürdü ki kanser hikayesi anlatılan bir kitabın ismi ‘İYİ Kİ’ olabildi. Bana iyi kiler getirdi. Ben hayatta hiçbir şeyin tesadüf olmadığına inanırım. Hepimizin hayat boyu farklı farklı sınavları var. Ve bu sınavları aşabilmenin yolu onlarla karşılaştığımızda vereceğimiz tepki ve kararlardan geçiyor. Eğer başımıza gelen her şeyin bizim tekâmül yolculuğumuzda bize bir şeyler anlatmak, bizi dönüştürmek için geldiğini kabul eder ve isyan etmeden vermek istediği dersi alabilirsek tüm sınavları en güzel şekilde verebileceğimize inanıyorum. Dolayısıyla bu kitap ta sadece kanser hikâyesi olanların değil karşılaştığı zorluklarla nasıl başa çıkabileceğini düşünen herkes için bir nevi kişisel gelişim yolculuğu örneği diyebiliriz.
“Ah çocuklar, o pırıl pırıl zihinleriniz nasıl da muhteşem sorular üretiyor. Ve pek çaktırmasak da biz anneler, sorularınıza cevap ararken sizinle birlikte büyüyoruz. Üstelik, “Hiç bu açıdan bakmamıştım!” dediğimiz de çok oluyor.” Hiç Bu Açıdan Bakmamıştım adlı kitabınızla çok güzel noktalara değinmişsiniz. Peki, çocukların dünyasında sizi en çok etkileyen şey nedir?
Evet bu kitabı sevgili arkadaşım Tuğba Mançu ile birlikte yazdık. İkimiz de iki çocuk annesi olarak çocuklarımızın bitmek bilmeyen sorularına en doğru ve anlaşılır cevapları nasıl verebiliriz diye düşünürken vardığımız sonuçlarla bu kitap ortaya çıktı. Kendi çocuklarımıza maneviyatı, soyut bir kavram olarak Allah’ı ve yaradılışımızın en kilit noktasının güzel ahlaklı, dürüst, erdemli ve paylaşan bir insan olmak olduğunu somut örneklerle sadece Kuran’ı kaynak alarak nasıl anlatmaya çalıştıysak kitapta da bunları yansıtmaya çalıştık. Örneğin Allah ile kul arasındaki ilişkiyi anne-çocuk, öğretmen-öğrenci ilişkileri gibi metaforlarla somutlaştırmaya çalıştık. Renkli resimlerle destekledik ve ortaya 8 yaş üzeri çocuk, genç ve yetişkin her yaşa hitap edebilecek bir kitap çıktı. Bu kitap henüz çok taze olmasına rağmen çok olumlu dönüşler alıyoruz.
Çocukların dünyasında beni en çok etkileyen şey anı yaşayabilmeleri. Örneğin biz bir arkadaşımızla tartıştığımızda uzun süre üzerine düşünür, egomuzla hareket eder, barışsak bile geçmişe takılı kalır ileri de başka bir tartışmada tekrar ısıtıp eski konuları gündeme getiririz. Ama çocuklar öyle mi? Bir bakıyorsunuz birbirlerini kesecek gibi şiddetli kavgalar ediyorlar. Beş dakika sonra aynı çocukların sanki bunlar hiç yaşanmamış gibi el ele kol kola oynamaya devam ettiklerine şahit oluyorsunuz. Biz de öfkelerimizi anlık yaşayabilsek, kişilerin bize olan tepkilerini sadece o anki olay üzerinden değerlendirebilsek ve geçmişte yaşananlarla bağdaştırıp büyütmesek… Kısacası çocukların yaptığı gibi geçmişe takılıp hayıflanmasak, gelecek endişesi duymasak ve sadece anı yaşayabilsek. Bu mucizevi bir şey olurdu bence.
Çocukların beni etkileyen diğer bir yönü de bitmek bilmeyen merakları ve soruları. Ben bunu sorarsam ayıp olur mu diye düşünmezler. Hani ‘Bilmemek değil öğrenmemek ayıp.’ derler ya Tam olarak bu sistem işliyor çocuklarda. Biz yetişkinler ise çoğunlukla hayat telaşesi ve günlük rutinlerimiz içerisinde sorgulamayı unutuyoruz çoğu zaman. Sorgulamadan kabul ediyoruz önümüze dayatılan tüm kuralları.
Her sorunun cevabını bulamayabiliriz elbette ama cevaplara ulaşabilenlerin de işe soru sormakla başladığını unutmayalım.
Yazmanın sizdeki tarifi nedir? Bize bunu biraz anlatır mısınız?
Yazmak benim için eksik yönümü tamamlayan bir yetenek bence. Ben hafızası kuvvetli biri değilim. Yaşadığım kötü anıları da kolay kolay aklımda tutamam. Belki de bu yüzden pozitif bir insanım. J İlk kitabımı yazmaya başlamamın sebebi de o süreçte yaşadıklarımı unutmamak, ileride evlatlarım için de referans olmasını istememdi. Bence yeteneklerimiz güçsüz yönlerimizi kapatmak için bahşedilmiş güzellikler. Mesela ben yazmayı ve fotoğraf çekmeyi çok seviyorum. Ve eksik yönüm hafızamın kuvvetli olmaması iken yeteneklerim olan yazmak ve fotoğraf çekmek aslında tüm anılarımı hafızamda tutabilmem için bana verilmiş özellikler..
En çok hangi tür kitapları okuyorsunuz ve hangi yazarları takip ediyorsunuz?
Okumanın insanı nasıl değiştiren, dönüştüren ve geliştiren bir aktivite olduğunu maalesef çok ileriki yaşlarda tecrübe ettim. Belki çok daha küçük yaşlarda bu alışkanlığı kazanmış olsaydım üniversitede edebiyat okur şimdiye kadar çok daha fazla kitap yayınlamış olurdum. Okumayı sevdiğim spesifik bir tür yok aslında. Ama güncel ilgi alanlarımı içeren beni geliştirebilecek kitapları daha çok tercih ediyorum sanırım. Bana reel olarak bir şey katsın notlar alayım çıkarımlar yapayım istiyorum. Bu sebeple de roman ağırlıklı okumadığım için birkaç yazar üzerinden örneklendiremiyorum.
Yazmak başlı başına cesaret isteyen bir iştir. Yazmak isteyen ama nasıl yazmaya başlaması gerektiğini bilmeyenler için önerileriniz var mı?
Yazmaya başlamanın bir yöntemi, tarifi ya da ne bileyim bir formülü yok bence. Yani masa başına geçip uygun bir ortam hazırlayıp evet ne yazsam nerden başlasam diye düşünmenin faydası yoktur. Çünkü o ilham denen şey gerçek ve ne zaman nerede geleceği belli olmuyor. Ben bazen yatağa yattıktan sonra tam uykuya dalmadan önce aklıma güzel cümleler, örnekler, fikirler gelirdi ve hiç üşenmez kalkar telefonumun notlar bölümüne hepsini kaydederdim. Ya da nerede olursa olsun aklıma düşen fikirleri hemen not alırdım. Sonrasında onları toparlarken masa başına geçtiğinizde zaten o fikirler, cümleler gelişiyor, dönüşüyor ve bir şekilde akıp gidiyor. Sonrasında da yayın evleri editörler eşliğinde zaten size destek verip şekillenmesinde büyük rol oynuyorlar. Aklına kitap yazmak düşen her insan bir kitap dahi olsa çıkarmalı bence. Çünkü bu dünyadan göçüp gittiğinde Sizden geriye nice kalplere ulaşabilecek somut ve tükenmeyecek bir şey bırakmanın hazzı çok büyük.
Ülkemizdeki okuma oranları hakkındaki görüşleriniz nelerdir? Gözlemleriniz doğrultusunda genç nesle bakış açınızı özetleyebilir misiniz?
Bu konu maalesef pek iç açıcı bir konu değil. Geçenlerde okuduğum bir araştırma sonucunda kitap ülkemizde ihtiyaç listesinde 135. sırada yer almış. Dünyada kitap okuma oranı olarak da 86.sıradaymışız. Kitap okuma alışkanlığı öncelikle aile den örnek alınarak ve ailenin teşvikiyle ikinci olarak ta eğitim sistemi içerisine yerleştirilerek kazanılabilir. Ama yine maalesef ülkemizde dönemimiz genç neslinin ailelerinin de kitap okuma oranı çok düşük. Geçmiş nesiller tv karşısında oturup kitaba zaman ayıramıyordu şimdi üzerine bilgisayar oyunları ve sosyal medya eklendi. Teknoloji bilgi edinmek amaçlı kullanılıyor olsaydı elbette ki problem büyük olmazdı. Ama tv, sosyal medya ve oyunlarla geçirilen kalitesiz vakit insanımızı kitaplardan daha da uzaklaştırıyor. Sonuç olarak ülkemizin kitap okuma oranlarının yükselmesi için daha epey uzun yıllar gerektiği kanaatindeyim. Umarı yeni nesil bu konuda bir dönüm noktası olur.
Değerli Betül Hanım, bize vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz. En kısa zamanda yeni eserlerinizi de okuyabilmek dileğiyle…