YAZARLARLA RÖPORTAJ / HAKAN BİROL SORUYOR

KIYMETLİ YAZARLARIMIZ CEVAPLIYOR

www.hakanbirol.com

Merhaba değerli okuyucularımız. Her hafta bir yazarla röportaj köşemizde bu hafta “Mavi Çileğin Sırrı” kitabıyla tanıdığımız  “Doret Habib” var.

 Merhabalar Doret Hanım, öncelikle röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Bize kendiniz ve ilgi alanlarınız hakkında bilgi verir misiniz?

Merhabalar… Ben mesleğinde 30 yılı geride bırakmış strateji iletişim danışmanıyım. Kendimi kısaca anlatmam gerekirse; Boğaziçi Üniversitesi’nde İş İdaresi, Anadolu Üniversitesi’nde de İşletme Fakültesi’nde lisans eğitimlerimi tamamladım. Işık Üniversitesi’nde İş Etikleri ve Protokol Kuralları konusunda uzmanlık aldım. İletişim sektörüne 1993 yılında adım attım, uluslararası lider kurumlarla ve ülkemizin duayenleriyle çalışma şansım oldu ve 2003 yılında D’oret İletişim Danışmanlığı’nı kurdum. Yıllardır, kurumlar, kişiler, dernekler, aile şirketleri, Anadolu kaplanları, borsa şirketleri ve KOBİ’lere itibar kazandıran pek çok PR içeriği ürettim ve katma değerli marka hikayelerinin oluşmasında rol oynadım.

İmza attığım işlerle Birleşmiş Milletler (BM) tarafından iki kez ödüllendirildim. Stratejik lobi iletişim çalışması ile Newyork United Nations’ta (UN) Tarım ve Orman Bakanlığı ile Birleşmiş Milletler (BM) Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından desteklenen BM FAO Ödülü’nü danışmanlık yaptığım markaya kazandırdım. Yönettiğim Dünya Çocuk Hakları Projesi, Türkiye’deki kampanya başarısı ile Sosyal Sorumluluk alanında Dünyanın En Başarılı Lobi Uygulaması seçildi. CNN International’a verdiğim röportaj, yarattığı başarı hikayesi ile canlı yayın ana haber gündemine taşındı. Çocuk hakları farkındalığı konusunda dünyada en çok imza toplanan kampanya ve lobi çalışması ile Türkiye’ye BM’de ilk kez temsil edilme ve konuşma hakkı kazandırdım. Yıllarca dar bütçelere rağmen markalar için yarattığım büyük yankılardan dolayı ise Sanayi Bakanlığı TTKD tarafından “Yılın Altın Adamı” seçildim. 2017 Dünya Gazetesi Kadınlar Günü’nde de şirketleri zirveye taşıyan 12 kadından biri olarak ödüle layık görüldüm.

Tüm bu ödüller mesleğimi büyük bir tutku ile gerçekleştirmemin bir sonucu diye düşünüyorum. Halen aktif olarak; Bütünleşik Pazarlama ve İletişim Stratejisti, Medya, İtibar yönetimi ve Kriz İletişimi Danışmanı olarak çalışmalarımı sürdürüyorum. Bir yandan da kurduğum “Marka Marka söyle bana” Youtube kanalım aracılığıyla marka itibarını yükselterek kazanç sağlamak isteyen; üst düzey firma yöneticilerine, CEO’lara, yönetim kurulu üyelerine, girişimcilere, kurumsal iletişimcilere, satış ve pazarlamacılara, iletişim, marketing, işletme, iktisat gibi konularla ilgilenenlere, eğitim firmalarına ve akademik çalışmalar gerçekleştirenlere destek oluyorum. 2024 yılı itibariyle de meslek aşkımı bir adım öne taşıyarak ilk kitabım “Mavi Çileğin Sırrı”nı okuyucularla buluşturmuş olmaktan son derece mutlu, heyecanlı ve gururluyum.

İlgi alanlarımı ise; özellikle sosyoloji, psikoloji, yeni teknolojiler, trendler, yeni yerler keşif etmek, kişisel gelişim, müzik, sanat ilgi duyduğum konular arasındadır.

 Hem kişisel olarak hem de kurumsal bir yapının markalaşma sürecine dair yaklaşık 30 senelik iş yaşamınızda deneyimlediğiniz ve uyguladığınız teknikleri kaleme aldığınız Mavi Çileğin Sırrı Destek Yayınları’nda tarafından yayınlandı. Bu kitabı yazma fikri ve sürecine dair neler söylemek istersiniz?

 Doret Habib: Sizin de bahsettiğiniz gibi iletişim sektöründe 30 yıldır elde ettiğim bilgi ve deneyimlerimin ürünü olan “Mavi Çileğin Sırrı” adlı kitabım, Ocak ayı itibarıyla Destek Yayınları etiketiyle raflardaki yerini aldı. Kariyer hayatım boyunca yüzlerce CEO’ya, üst düzey yöneticiye ve markaya stratejik iletişim teknikleri, marka yönetimi, medya ilişkileri ve kriz iletişimi gibi alanlarda danışmanlık sundum. Markaların fark yaratan başarı hikayeleri yazmasına rehberlik ettim. Halen de mesleğimi büyük bir aşkla sürdürüyorum. “Mavi Çileğin Sırrı”nı ise tüm markalara ve markalaşma çabasında olan girişimcilere, hak ettikleri değeri elde etmeleri yolunda fırsat eşitliği sunmak amacıyla kaleme aldım.

Güvenilir, işini hakkıyla, en iyi şekilde yapan kurumların ve kişilerin hak ettiği değeri ve itibarı görmesini çok önemsiyorum. “Mavi Çileğin Sırrı” ile sektörlerinde başarılı ve ilham veren işler yapmasına rağmen kabuğunu kıramayan, hikâyesi ile pek çok kişiye ilham olabilecekken fark edilmeyen, yaptığı işle gerçek ve gereken değerini bulunmadığını düşünen herkese faydalı olmayı hedefliyorum. Kitabım aracılığıyla, insanların, derneklerin, şirketlerin ve kurumların hak ettikleri marka değerlerini bulması için yıllardır sunduğum profesyonel desteğimi, kendi değerini bulma yolculuğunda bilgiye ihtiyaç duyan kişilerle ve girişimcilerle paylaşarak topluma faydalı olmak istiyorum.

Başarılı markaların iletişim ve pazarlama stratejilerini anlatan “Mavi Çileğin Sırrı” kitabım, okuyuculara öncelikle kendi özgün yanlarını keşfetmenin anahtarını sunuyor. Sonrasında da benzersiz markalarını yaratmaları ve rekabette öne çıkmaları için yol gösteriyor.

“Kişisel marka olmak bir seçenek değil, zorunluluktur.” Diyorsunuz kitabın ilk bölümünde. Ülkemizde markalaşma kavramına kurumların ve bireylerin bakış açısı ne durumda? Kendimizin ve sınırlarımızın ne kadar farkındayız?

Doret Habib: Çoğumuz kişisel marka olmanın bir opsiyon olduğunu düşünürüz. Değildir. Uzmanlık çağında kişisel marka olmak bir seçenek değil, gerekliliktir! CEO’lar, üst düzey yöneticiler ve girişimciler için bunu tartışmayız. Ancak kişisel markanızı inşa etmek için illa ki girişimci olmanıza veya kurumsal hayattan ayrılmanıza da gerek yok. Kurumsal hayatın içinde bir iş geliştirme uzmanı, kendi ofisine sahip bir doktor, bölgesel hizmet sunan bir emlak danışmanı, iş arama sürecinde olan bir yeni mezun veya bir kafe de çalışan barista da olsanız, içinizdeki potansiyeli ve amacınızı keşfetmelisiniz. Marka değerinizi yaratmak ve aranılan kişi olmak için kendi özünüzü bulmalı ve fark edilir olmalısınız. Bunu başarmak, hayatımızı kendi kontrolümüze almamızı sağladığı için son derece önemlidir.

Türkiye’de Z kuşağının ihtiyaçları, eğitime bakış açısı, iş hayatından ve gelecekten beklentilerine dair bir yapılan araştırmadan veriler paylaşıyorsunuz. Bu verilere bakarak X ve Y kuşağına nazaran, Z kuşağının zaman içerisinde markalaşmaya daha fazla yöneleneceğini ve hayatlarının bir parçası haline getireceğini söyleyebilir miyiz? Markalaşmanın geleceğini nasıl yorumlarsınız?

Doret Habib: Günümüzde X ve Y kuşakları, daha çok emeklilik veya üst ve orta düzey yöneticilik konumunda yer alıyorlar. İş hayatının yeni bireyleri Z kuşağındakiler. Bu nedenle bu yeni kuşağı çok iyi tanımamız gerekiyor. Türkiye’de 13 milyondan fazla bir büyüklüğe sahip Z kuşağı üzerine yapılan bir araştırma, Z kuşağının mevcut ihtiyaçlarını, eğitime bakış açısını, iş hayatından ve gelecekten beklentilerini göz önüne seriyor. Yakın zamanda yapılan Maya Vakfı ve Smartlook Analytics Laboratuvarı Z Kuşağı Nöropolitik Araştırma Sonuçları’na göre yeni dönemde fazla oyun oynanması ile oyun dünyasındaki başarısızlıkların gençlerin hayata bakışlarını etkilediğini tespit etti. Ve gençlerin çok para değil; aksine mutluluk, sosyallik ve gönüllü çalışmak isteğinin arttığı gözlemlendi. Gelecek kaygısı Z Kuşağında diğer kuşaklara oranla daha yüksek ve üniversite bölümlerini önemsemelerine rağmen eğitimin onlara rahat bir hayat sağlayacağına inanmıyorlar.

Z kuşağındakiler, bireyselliklerine önem veriyorlar, kendilerini iyi ifade ediyorlar ve kişisel tutumlarından ödün vermek istemiyorlar. En önemlisi de ileri yaştakilere oranla çok daha hızlı uyumlandıkları teknolojiyi ve sosyal medya araçlarını etkili kullanmak konusunda oldukça yetenekliler. Hepimiz, her gün sosyal medya üzerinden yarattığı içeriklerle yeni akımlar başlatarak kendi takipçi kitlesini oluşturan genç isimlere şahit oluyoruz. Gençler kişisel markaları ve kariyer gelişimleri için bu gelişen ve büyüyen bir trendi çok daha iyi kullanıyor.

Dolayısıyla kurumların da bu yeni kuşağın potansiyelinden yararlanabilmek için, yönetim ve iç iletişim anlayışlarını yenilenen dünyanın gerekliliklerine göre şekillendirmesi gerekiyor.

Danışanlarınızın ve tanık olduğunuz bireysel markalaşma serüvenlerinde insanların en çok yanıldıkları, hata yaptıkları veya direnç gösterdikleri noktalar neresi oluyor?

 Doret Habib: Markalaşma denildiğinde çok yönlü ve kapsamlı bir yolculuktan bahsediyoruz. Bu yolculukta tek bir eksik bile hedeflerin gerçekleşmemesine sebep olabilir. Markalaşma, bulunabilirlik üzerine inşa edilir. Marka ne kadar farklı ve özgün olursa olsun, satın alma esnasında akla gelmez ya da satış noktasında erişilemezse bir süre sonra yok olur. Bir marka –her şeyden önce– hem zihinlerde hem de satış noktalarında “bulunabilir” olmalıdır. Lüks markalar segmentinde ise durum tam tersi. Yani limited olması, beklenmesi, az bulunur olması kişilerin kendini özel hissettirmek önemlidir. Tüketici istediği cinsi, paketi, boyu, bedeni, rengi gibi birbirine bağlı sayısız ihtimali raftan/online/satış noktasında bulabilir olmalıdır. Bu ihtimallerin hepsi bir markanın lehine işlediği takdirde, o marka satış yapar.

Farklılaşma, bundan sonra devreye girer. Satın alma sırasında, en çok hatırlanan ve insanların karşısında her zaman hazır bulunan markalar başarılı olur. Kişisel markanızla siz de arandığınızda bulunabiliyor olmanız lazım.

Şunun da altını çizmem lazım. Nasıl kurumsal markalar için sürdürülebilirlik önemli ise kişiler için de çok önemli. Sürdürülebilir marka olmak için gelecekte tüketiciden ziyade toplumu ve insanı merkeze alan, gerçek anlamda değer yaratan, çevre dostu markaların yaşama şansı var. Şirketler kişiler finansal verilerin ötesine geçmek zorundalar. Daha yaşanır bir dünya için hem markalar hem kişiler hem de iletişimciler sağlıklı yaşam, sürdürülebilirlik, çevre, enerji, teknoloji gibi konulara önem vermeliler. Bugün kim olduğunuz dün yaptığınız seçimlerin sonucudur. Bugün yaptığınız seçimler yarın kim olduğunuzu belirler. Seçiminizi yapın, farkınıza, kişisel markanıza ve itibarınıza sahip çıkın…

Elbette bunlarla birlikte bir markanın ismi, hikayesi, vizyonu, misyonu, görsel kimliği, logosunda ve ambalajlarında kullandığı renkler gibi pek çok ayrıntı tüketici nezdinde yarattığı algı için son derece önemli. Aynı şekilde marka itibarını korumak geliştirmek için etkili iletişim tekniklerine de hakim olmalısınız. Konuşma şekliniz ve verdiğiniz mesajlar kadar, yüz ifadeniz, baş hareketleriniz, göz ilişkiniz, jestler ve postür (Beden duruşu) gibi pek çok detay önemlidir. Okuyucular, “Mavi Çileğin Sırrı” kitabımda bu başlıklarla ilgili de oldukça detaylı bilgilere ulaşabilecekler.

 

Bizde kalın, habersiz kalmayın! BeskazaTV.com