Horace Mccoy pek bilinen yazar değil. Tanınmasına neden olan kitaplarının ortak özelliği, ABD’de 1929 yılında başlayan Büyük Ekonomik Kriz sırasında halkın düştüğü yoksulluk ve yoksunluğu çok katı ve çarpıcı biçimde yansıtmış olması… Dünya Paylaşım Savaşı sonrası, ABD’de başlayan ekonomik daralma iki yüz kadar holdingin tröstleşmesine yol açmıştı. Daralma esnasında, giderek mâli yapıları bozulan bankaların sermaye, rezerv ve kredi oranlarını belirleyen yasalar askıya alınmış, Başkan Hoover’in tek başına verdiği kararla liberal ekonomi modeli hayata geçirilmiş ve devlet koşarak yaklaşan ekonomik krize müdahale etmeyerek, bir anlamda dinamitin fitilini ateşlemişti… Neticede, 50 milyon insan işsiz kalmış,  dünya üretimi %42 düşmüş, ticaret hacmi %65 azalmıştı. Her zaman olduğu gibi, bu daralma emeğiyle geçinen insanları daha fazla yaralamış, ekonomik bunalım derinleştikçe, ruhsal çöküntüler kaçınılmaz olmuştu… Yaşadığımız Covid-19 sürecinde dünya ekonomisi benzer şekilde daralmaya, bağlı olarak dünya halkları üzerinde psikolojik travmalar yaratmaya devam ediyor… Bu süreç uzun süre devam edeceğe benzerken, yukarıda adını andığım Horace Mccoy’un “ Atları da Vururlar “ isimli kısa hikâyesi düştü aklıma…

Fethiye Gazetesi’nde köşemde “ Atları da Vururlar “ içeriğinde dünya halklarını bekleyen felâketleri vurgulamak istedim…

Dostlarıma, okurlarıma saygıyla…

***

ATLARI DA VURURLAR

Yıllar önce okuduğum bir kısa roman düştü aklıma geçenlerde.  Kitaplığımın raflarında bulmam zor olmadı.  Notlarıma bakıyorum, 1970 yılının son günlerinde okumuşum. Aradan onca yıl geçmiş de olsa, kitabın kapağındaki zümrüt gözlü kız yeniden heyecanlandırıyor beni.

“ Atları Da Vururlar “ kitabın adı. Yazarı Horace McCoy. Ömrü boyunca parasız yaşamış, derbeder bir hayat içinde sürüklenmiş birisi. Bu kitabı, bir dans maratonunda, hır çıkaranları dışarı atmakla görevli olduğu dönemde yaşadığı olaylardan esinlenerek yazmış.

Dans Maratonu; anahtar kelime, şöyle ki; ABD’de, 1929 yılında ortalığı kasıp kavuran işsizlik ve ekonomik çöküntü döneminde, dikkatleri başka yöne çekmek için, insanlık dışı yönüyle yoğun eleştirilere hedef olan dans maratonları düzenleniyor.

Çok kısa molalar dışında haftalarca hatta aylarca devam eden dans maratonunda, yıkılıp, sakatlanmayan son çift 1500 $’ lık ödüle kavuşuyor.

Böyle bir maratonun ikinci ayında, tüm geleceklerini bu ödüle bağlayan bir çift, fiziksel ve ruhsal olarak çökmüştür. Krizlerin girdabında işsiz, aşsız kalan kadın, partnerinden kendini öldürmesini ister. Adam, karşısındakinin tükenmişliğini, çaresizliğini bir kez daha değerlendirerek, tabancası ile öldürür onu.

Adam teslim olup, polis arabası ile giderken süren diyalogla biter kitap;  – Onu neden öldürdün, diye sordu arkada benimle oturan polis /  — İstedi de ondan, dedim / — Ne kadar da yardımsever, it oğlu it / — Söyleyebileceğin başka bir neden yok mu ? diye sordu arkada oturan polis / — Atları da vururlar, dedim.

Bilirsiniz; ayağı kırılan, sakatlanan ve ıstırap çeken atlar hemen öldürülür. Krizden nemalanmak için tertiplenen, insan değerlerini hiçe sayan bu süreci tüyler ürperten bir gözlemle anlatan bu kitap, televizyonlarda sürüp giden ve her geçen gün daha da pespayeleşen yarışmaları getirdi aklıma.

Bir yanda tüketimi pompalayan, ekonomiyi istihdam yaratmadan, rant mantığı ile yürütenler, ülkeyi AVM  ormanına çevirenler ellerini ovuşturuyor, diğer yanda; emsallerinden üstün olma, daha fazla sahip olma gayreti ile yarış atı gibi davranan, insanı insan yapan tüm değerlerden uzak düşen zavallılar sığlık okyanuslarında kaybolup gidiyorlar.

Günde 5 saat televizyon izlemeye karşın, yılda sadece 6 saat kitap okuyabilen bir toplumun giderek daralan beyin açılarına hitap eden medya ve programları bir yanda, son arzularını yerine getirircesine her türlü tüketim çılgınlığına, bilgi sığlığına koşarak giden toplum diğer yanda.

Toplumsal bilinci ayakta tutan sis çanları çoktan sustu, susturuldu.

Yurtdışında kitabevlerinin girişinde sepetleri görünce anlamıştım; bir Türk’ün Dünya’ya bedel olduğunu. Bizler; okumadan, öğrenmeden de bilen bir toplum idik !

Farkında mısınız; Kapitalizm müritlerinin tapınakları AVM’ ler, zangoçları da tüketim vebasına yakalanan bilinçsiz toplum oldu…

 

Bizde kalın, habersiz kalmayın! BeskazaTV.com