Portakal, zeytin bahçeleri ve sera alanı kıyımları.
Günümüzde önü alınamayan kıyı betonlaşması var. Bunu ilgili, ilgisiz kimse de yadsıyamıyor. O grçeklik gün gibi karşımızda.
Ülkemizde Yazlık Konut Sahibi Olma hız artışının bir başlangıcı var. Bizim kanımıza göre de, o hız artışı, 12 Eylül 1980 Askerî Dönemi sonrası işbaşına gelen Anavatan Partisi Genel Başkanı Turgut Özal’ın Başbakanlığı’nı yaptığı yürütme ve yasama erki zamanında ivme kazanmıştır.
O dönem bankaların kredi musluklarını açmasıyla toplu yazlık konut alanları oluşturulmaya başlanmıştı. Arkası da gelmişti. Görece bir gönenç düzeyi tutturabilmiş, seçkin çevreler, bu değişimde öncü olarak ortaya çıkmış, başı çekmişlerdi. Bir kere işin keyfi çıkarılmıştı.
Sonrasında neler olduğunu, bizim yaş kuşağımız bildiği gibi genç kuşaklar da artık biliyorlar. Nerede denize yakın özel bir mülkiyet varsa ele geçirilmiş, nerede deniz görür bir manzara varsa elde olunma yoluna gidilmişti. Nice zeytinlikler, portakal bahçeleri, tarım arazileri, gözünü kazanç hırsı bürümüş girişimcilerce betonlaşmaya dönüştürülmüşlerdi.
Yasaların çevresinin dolaşılması, ya da bodoslama üzerine çıkılma korku engeli de, Meclis’te çıkarılan, imar barışı yasaları yoluyla etkisiz kılınarak bir kılıfına uyduruluverilmişti. Hem bir kez de değil, birkaç kez yapılarak,yurttaşın sözde konut gereksiniminin önü açılmış; yürütmeye de getiri sağlanmıştı.
İşte o aşamada çarpıcı bir örneğim de var. Geçenlerde, kalabalık ortamlı söyleşilerimizin birinde, emekli bir savcımızdan dinlemiştik. Dile getirilen olay, tüm o yaşanan çıplak gerçekliğin ta kendisiydi.
Olayımız şöyleydi. Ünlü kıyı ilçemiz olan Kaş çevresinde bir yer söz konusu. Yerel yönetim ilgilileri üstlerine atılı görev gereği hareket etmişler; üç katlı olarak kaçk dikilmiş koca konak niteliğinde olan bir yapıya, tutanak düzenleyip işi yargıya yansıtmışlar. O koca konak niteliğinde olan yapının da, üç değişik yöne kapısı varmış. Üç yana bakan görüş açısı bulunuyormuş. Çünkü o görüş açıları yönünde seralar kurulu imiş. O seralar da, yabancı emekçilere ortağına veriliyorlarmış. Öylesi bir düzen öngörülerek o yapı ayağa dikilmiş.
İyi de, işte orada bir sıkıntı oluşmuş. Tutanak düzenlenen kişi mülk sahibi bir bayan imiş. Yargılama sürecinde karar da çıkmış; 7,5 yıl yemiş kadın. Verilen karar yüksek çıkınca erteleme de olmuyormuş.
Olay, bizim o sözünü ettiğimiz emekli savcıya, aile bağları özelinde yansıtılıp çözüm umulur olmuş. Süreci de, her bir kaç ayda bir sormadan duramıyorlarmış. Savcı bey de, sürecin işleyişini iyi bildiğinden, temyizde bozulur, düşüncesindeymiş. Çünkü verilen cezanın en üst dereceden olması bir gerekçe diye bakılıyormuş. Yasa kapsamına göre tek kat bir yapı dikilmesi temel gereksime olarak görülmekte iken, üç kat yapı dikilmesi işin kazanç getirici boyutlu görülmesi demek oluyormuş.
Temyizde de o türden yığınla dosya birikiyormuş. Her yan mantar hızında yapı dikilmesi sonucu öyle bir aşama hiç de şaşırtıcı olmasa gerek.
Ne olmuş biliyor musunuz? O temyiz yargısı beklenirken iş imar barışı yasası kapsamında affa uğramış.
Dahası da var elbet. İlgili kişiler, o sıkıntılı yargı sürecinde emekli savcımızdan(!) yardım umarlarken, işlerinin hiç de hesapta olmayan olumlu sonucla bitmesinden ders çıkartmamışlar. Bu kez çok daha görkemli, ticari amaçlı kaçak bir yapı dikmişler ki içinde her tür ileri araç gereç ve donanımla işletilmesine geçilmeye hazır hale getirilmemiş mi? Emekli savcıya da, buyur gel hele, denilip ille de görmelerini istemişler(!). Savcımız da gitmişler; o donanımlı yeri hayretler içinde sınayarak görmüşler. Mülk sahiplerinin, hüküm giyerek, içeri girmelerine (!) ramak kaldığını hiç anımsayan bile olmamış.
Haydi bir de işin oluru yönüne bakalım. Bir zamanlar Nami Çağan adında Prof. Orman Bakanı’mız vardı. Yeni kurulmuş olan partilerinin de yön, yöntem belirleyicisi; kuramcısıydılar. Kendilerine, zaten o bakanlığın teslim edilmesi de, önü alınamayan yolsuzlük, usulsüzlük, kayırma, baskılama olaylarına direnç göstermeleri içindi; o sıra öyle dillendirilmişti.
Nitekim, o dava insanı, yöremizde uç örnekleri de görülen yasa tanımazlık; kayırmacılık, tehdite, şiddete, rüşvete dayalı, haksız, hukuksuz, o güzelim kıyı kulanım işletmeciliklerine tez zamanda son verildiği bilgisi edinilmişti. O açık artırma, günü saatlerinde, çevrede kol gezen baskıcı silahlı grupların da tepelenerek, al aşağı edildiği o bilgiler arasına girmişti.
Ne demek istiyorum; istenirse sonuç alınır; yeter ki davaya adanmışlık öne çıksın(!).
Herkese iyi haftalar…
___________
Not: 1-Ülkemiz halkının geçmiş 1 Mayıs Emek ve İşçi Bayramı’nı kutluyorum.
2-Sandık Kurulu Eğitim Semineri’nde karşılaştığımız, eski CHP İlçe Başkanımız Mehmet Acet bey ve eşini partileri adına Sandık Kurulu Görevi almış olmaları nedeniyle kutluyorum.