DOSYA OYUNLARI
Ön kesmenin bir yolu da makam, mevki için çekiştiğiniz kişiler hakkında dosya oluşturmaktır. Çekişme hâlinde olduğunuz kişiyi, görevlendirme yapılmanın eşiğinde, başat kişi nazarında küçük düşürerek, saf dışı etmenin etkili yolu olarak bilinir.
Sonuçta oylama yoluyla güçlü seçenek olacağınız zaman ortaya atılmak üzere karşıtlık oluşturma amaçlı dosyaların sızdırıldığını, pek çoğumuz, haber olarak işitmiş, öğrenmişizdir. O dosyalar, o önemli eşiklerde, gözümüze gözümüze öylesine sokulur ki, size de Vay be, bu kadarı da olmaz, demek düşer.
Niye öyle denir? Zamanlaması çok sonuç almaya dönük olduğu apaçık ortadadır da ondan.
Bir de işin önlem almaya dönük olan boyutu vardır.
Ben yaşadım. O yüzden sizlere bir örnekleme yapabilirim.
Kırsaldaki taşra üretim, koruma, yeniden yapılandırma iş alanlarımızın olduğu yerde görevdeyiz. Oranın hiç de tekin bir yer olmadığını baştan belirteyim. İklim olarak da rakım olarak da ve de merkezden en uzak yerleşke olarak da benzersiz bir yerdir. Orada görevlendirilmiş kişiler çeşitli zorluklarla yüzleştikleri kadar, hiç de hesaplarında olmayan, kendilerine çok zararı dokunacak başlarını açmazlara da sürüklenirler. Öylesi bir yanı olan ünlü bir yerimizdir zaten.
İşte oradan, değim yerinde ise tek parça olarak dönüp gelmeniz pek olucu değildir. Orası, kişi öğütme, tüketme, sınama aygıtı gibi çalışır.
Askerden tezkere alıp gelmiş kişilerin bitmez tükenmez gerçek öyküleri gibi orada görev yapanların da öyküleri söyleşi konusu olduğunda hemen de bitivermez.
Bizim de 12 Eylül 1980 Askerî Yönetimi döneminde yolumuz oraya düşürülmüştü. Bekâr bir kamu çalışanı olsam yine yırtardım da yeni düğün yapmış; evlenmiş biri olunca el mahkûm durumu söz konusu oldu işte.
Komşu Şefliğin mühendisince hemen hiç uğramadan telefonla yönlendirilip yönetilen belâlı birimimiz, sonunda asil şefe de kavuşmuş oldu. O mühendis de askerden yenice çıkıp gelmiş, bizim Avrupalı gözüyle baktığımız köylülere gözdağı vermeye kalkışıyor. Oysaki köylüler, bizim o orman yasasının, kendilerine yontan yanını ezbere biliyorlar. Mühendise pabuç mu bırakırlar; haklarını bir bir sayıp döküveriyorlar. Bizim mühendisin de ağzı açık kalıyor elbet. Onlar yanından yöresinden ayrılıp gidince de homur homur kendi kendine söylenir oluyor.
İyi de mühendis (bozuntusu, demekten kaçınıyorum, biliniz.) sürekli asıp kesiyor. Üstelik tutucu kesimden; sözde dini bütünlerden. Yapmayalım, etmeyelimden de anlamıyor. Yaz, dediğinde, ben de çatır çutur yazıyorum; gün, tarih numara… Baktım olmayacak, kendime zarar gelecek denli olanından bir kopyayı aldım, bir dosyaya koydum, oturduğum kamu konutuna götürdüm.
Özel bir yarım dosya idi. Yaylı bir kilidi vardı.
Ne oldu biliyor musunuz? O dosyadaki belge bile yerinden çıkartılıp alınmış. Kendi konutunuzdan! Belge de yay kilit düzeni bilinip açılamadığından, delikli yerinden yırtılıp çekilmiş. Aklım almadı, bir türlü olayı kabullenemedim.
Nasıl bir yer, diye soracak olursanız; coğrafi olarak azıcık ip ucu verdim de belâlı oluşuna azıcık daha değinivereyim; bizden önceki çalışanlarımızın yetkin olanları Uşak Ağır Ceza Yargısı’na gönderilmişlerdi.
Sicili temiz tutmak; kuyruğu titretmemek kolay mı sanıyorsunuz (*)? Hiçbirinin ağzına kolay lokma olmam; teslimiyetçi biri değilimdir.
Öyle döveriz, söverizle de bu çıkarsama işlerine yol veremeyiz.
Diyeceğim şu; insan odaklı, önemli kavşak, kesişme noktalarında, sözde Cin, Şeytan kişiler, çıkarlarına hizmet edecek, bilgi, belge toplayıp dosya oluşturmaya bakarlar. Üstlerini etkilemeye yönelik o dosaları bir fırsatında önlerine koyup açmaya yeltenirler. O başat, yetkin kişiler de elbet onların tutumlarının ayırdındadırlar. Çünkü amaç bellidir.
Elim kalem tutuyor, üstelik süreli bir yayında da yazıyorum ya önüme bir dosya içinde belge gösterilmişti. O belge bir fatura idi. Bedeli bir türlü ödenmemişmiş. İlgili de sözde o yüzden davayı terk etmişmiş(!).
Şimdilerde çok daha üst düzeyde seçilmiş kişiler, bilgi, belge ve kanıtlarla hedefe konuluyor.
Bizler şaşırıyor muyuz? Ebetteki hayır.
O konuda bizim ünlü, tartışma götürmeyen bir sözümüz de vardır; ne deriz, Hamama giren terler. O sözle de sonucu bağlayıp getirmiş olayım.
Herkese iyi haftalar…
__________________
(*) Ben bu boyuta ilişkin koca, eskinin kalıp tuğlası kalınlığında kitap yazıp döşemiş; eli kalem tutan kişiyim. Kitabım “Gözleri Alan Yamaçtaki Kar Işıltılarında” adını taşır. 558 sayfadır. 2011 baskısıdır. E Yayınları/İstanbul