Gelinen aşamada, hiç kuşku yok ki, sıkıntılı olan ülke halkımız oldukça gergindir.
Ülke halkı olarak, karpuz gibi ortasından ikiye bölünmüş bir durumda iken, kazananı hemen de kestirilemeyecek; belirsizlik gizemini şöyle böyle koruyan, epey kısalmış zaman dilimi bitiminde yapılacak, seçim sonuçlarının alınmasına doğru, koşaradım sürüklenmekte olduğumuz çok açıktır.
O nedenle de, eğlence ortamı sayılamayacak yerlerdeki söyleşilerin, başat konusu da, seçim odaklı olmaktadır. Bunda şaşılacak bir yan da, yönde yoktur.
Gelin görün ki, o tür söyleşilerin katılımcıları da birer ücretli kesimden oldukları halde, kıllarını kıpırdatmama eğiliminde görünmekteler. O boyutta havanda su dövenimiz çok. Sanırsınız onların her biri sade yurttaşlardandır. Aslında hiç de öyle olmadıkları tartışma bile götürmez.
Niye mi öyle demekteyim? Her birileri, koca koca adamlar oldukları, onca donanımları, birikimleri oldukları halde, gidişata nasıl kaıkı yapabileceklerinin, hiç de ayırdında değiller. Çok çok, yürütme ve yasama erkini elinde bulunduran kesime karşıt bir tutumda olduklarını sözlerine yansıtmakla yetinmekteler. Bazılarımızın ellerinde, bazılarımızın da koltuk altlarına kıstırılmış karşıt gazeteleri var. Olup olan karşıt tavır almanın hepsi o kadar.
Çalışan kesimden olup da, verilen ücretlerin belirlenmesinde, bir pazarlık etme gücü söz konusu değilse, o verilen ücretler, yeter düzeyde olmanın çok gerisinde; egemenlerin, ancak ve ancak kıt kanat oranda verdikleri değer ölçüsü niteliğinde olacağını düşünmemeleri, akla hayale nasıl olur da gelmez(*)?
Ülke halkı olarak, yaşadığımız büyük deprem ykımı öncesi, yüksek orandaki fiyat artışlarının yıkıcı etkisini yaşamaktaydık. Bağımsız çevrelerin, yıllık ve aylık, paranın satın alım gücündeki hızlı düşüş oranı ile ilgili devlet kurumunun aynı doğrultudaki tutarsız verilerini tartışıyorduk. Halkımızın geçim sıkıntısı başat konumuz idi.
Tüm yazılı ve görsel basın-yayın organlarını şöyle bir gözlemleyecek olursak ülkedeki seçim havasının ne denli gerilimli olduğu hemen de anlaşılacaktır.
Yasama ve yürütme erkini elinde bulunduran kesimin, yandaş basın-yayın organlarında, kendilerine karşıt olan kesimi şimdiye değin hiç olmadığı kadar bir karalama, saygınlıktan yoksun gösterme çabaları, kesintisintisiz olarak sürdürülmekte. Yalnızca o kadar da değil, o tür hareketlerin daha da ötesine geçilip ihanetlerden, hainlikten de söz edilmekte.
Gerçi yerel genel seçimler öncesi de karalama, yaftalama hareketleri olmadı değil. Yürütme erki, hiç kendilerinden umulmayan hareketlere de başvurduğu görülmüştü.
Ülke kalkınmasına ket vuran harcama kaleminin başında gelen, o iç barış ortamını sürekli kesintiye uğratan yıldırı hareketi kalkışmacılarının önde gelenlerinden mektup getirtmeler, aranan kardeşinin ise, bir devlet kurumu olan TRT’ye çıkarılmaları, seçimlerin nasıl nasıl kazanılmasına odaklı girişimler, o türdendiler.
Seçimlere asılan her iki kesimin basın-yayın organlarında, haber olarak verilen, yakın tarihli çok kişiyle yapılmış seçmen yoklama sonuçları, hep kendilerinden yana yontma tablosu çiziyor.
Verilen demeçlerin, yürütme erkine ilişkin olanında ise, dozu kaçık, sövgüye varan sözler edildiğini, duyuyor ve kayda geçirilerek yazılmış olanlarını okuyoruz.
Ülke halkımız, kendilerini, uzun zamandır yönetmekte olan tek adam düzeni ve çevresinin ağzı bozukluğuna, sanırım, bugüne değin, hiç bu kadar denk gelmemiş olsa gerektir. Hırçınlık, kibir, hiç seçim kaybetmeyecekmiş havaları, yapılan eleştirilere katlanılmazlık en yüksek noktasında.
Hal böyleyken, seçimle yönetime gelmiş ilçe görevlilerimizden, yol arkadaşımız olanlarımızın, alan çalışmalarını yürütürken, kişiyi durduk yerde gülümseten; hiç ummadıkları telefon konuşmalarına da, denk geldiklerini duyuyoruz.
Tuzu kuru olanlarımızın, dünya yansa, sanki umurlarında değilmiş gibi “Karaçulha’ya gidiyoruz, haydi siz de gelin.” demelerine, “Çanakkale’ye geziye gidiliyorsa beni de yazın.” diye, bir karşılık aldıklarını gülüşmelerle birlikte yana yakıla aktarı veriyorlar.
Sonuç olarak, şöyle de denebilir; kim öle, kim kala hesabıyla hareket ediliyor olsa gerek.
Herkese iyi haftalar…
_________________
(*) O konuda çok da haksızlık etmeyeyim; emeklileri bir sendika adı altında toplayıp örgütleme hareketine pek çoğu imza verip katılımcı olmuşlardı. Ben de o hareketin yakın tanığıyım.
NOT: Facebook’da ilginç bir uygulama var. Aşağıda bir grup hareketinde olduğu gibi. Grup içinde sözü edilip merak edilen kişi öğrenmeye kalkanlar, verilen linki tıkladıklarında herkes kendini görüyormuş. İlginçtir, ben de onlardan biri olup çıkmıştım.
Ramiz Suyabakan Yönetici
DURSUNBEY’DE O KİŞİYİ AÇIKLIYORUM…
Üyelerimiz arasında öyle biri var ki her şeyi beğenmese de tüm paylaşımlarımızı kontrol edip takip ediyor. Bu kişi bizim için çok değerli. Alınmaca yok ama kendisinin de bilme vakti geldiğini düşünüyorum.
Biliyorum siz de merak ettiniz linke tıklayıp görün siz de kim olduğunu
O takipçimizi açıklıyorum. Kendisine çok çok teşekkür ediyorum.
İşte Link https://facebook.com/profile.php…

Bizde kalın, habersiz kalmayın! BeskazaTV.com